Kemalizm ve “o olmasaydı…” gevezeliği

H. Karagülleci
2 min readJul 26, 2020

Atatürk, küçük burjuvazinin en radikal kanadının en karizmatik önderi; iradesi burjuva devriminin motor gücü oldu; siyasi fikirleri ve dini inançları itibariyle toplumun kalanından çok keskin çizgilerle ayrılıyordu; onun başarısı, devrim anında devrimci iradenin tayin ediciliğini gösterir; pragmatist ama ideolojik olarak şekilsiz değil; kapitalizm taraftarı ama bağımsızlığı her şeyin üzerinde tutar; devrimin dönüm noktasında en yakın çalışma arkadaşlarını “fakat ihtimal çok kelleler kesilecektir” diye tehdit edecek kadar kararlı; antikomünist eğilimlerinin Rus karşıtlığıyla değil, ama (bu dokuda bir militan aydın için kaçınılmaz kapitalizm tercihinden başka) adeta saplantılı bağımsızlık tutkusuyla da akrabalığı var; burjuva aydınlanmacısı, gerçek bir jakoben; saltanatın ve genel olarak hükümdarlığın milli iradenin gaspı olduğunu, bunların tarihin hiçbir aşamasında meşruiyeti bulunmadığını, dolayısıyla cumhuriyetin gasıp Osmanlı sultanlarıyla hiçbir ilişkisi olmadığını her fırsatta vurgulamaya özen gösterir; kemalist milliyetçilik, ulus projesiyle çatışan Kürt milliyetçiliği karşısında şovenizm haline gelir ve hiç tereddütsüz katliam örgütler; ne ki bazı araştırmacılara göre (örneğin Poulton), Çakmak, İnönü, Bayar’ın şoven milliyetçiliği karşısında pragmatizmle yoğrulmuş bir kültürel milliyetçiliği benimser; dolayısıyla, kemalist hareket içinde Balkan ve Anadolu kökenli önderler arasında kültürün mü yoksa kanın mı önceliği olduğu hususunda bir ideolojik gerilim olduğuna dikkat çekmeli; henüz Bandung yokken bir bağlantısızlar hareketi kurmaya çalıştı; Avrupa’da yükselen faşizme bakışı hem bir tehdit algısı, hem de modernizasyon projesi şeklindedir; gayrımüslimlerin ülke dışına çıkartılmasında, Zürcher gibi liberal tarihçilerin iddialarının aksine, tek dinli bir millet yaratma arzusu değil, Balkanlardaki siyasi gelişmeler ve daha önemlisi Baltalimanı’ndan beri gayrımüslimlerin komprador sermaye birikiminin bağımsızlık karşısında tehdit olduğu algısı rol oynadı; asırlardır neredeyse sadece dinle bir arada tutulmuş (feodalizmin doğal sonucu olmaktan başka sünni islamın baskın ideolojik rolü) insanların yaşadığı bir coğrafyada yeni bir millet projesinin mimarı ve ustabaşı; Kürtlerin uluslaşmasıyla eş zamanlı gelişen bu proje, doğal ki hâlâ süregelen yeni milli gerilimler ve düşmanlıklar da yarattı; öte yandan kemalist burjuva devrimi, tarihsel olarak sağ (devlet fetişisti) ve sol (devrimci) kemalizmler üretti; ancak her halükârda, temel ilkeleri itibariyle (bağımsızlık ve laiklik) kemalizmin 1940’ların sonundan beri iktidar olmadığı söylenmeli; kemalizm ve Atatürkçülük arasında bu nedenle keskin bir ayrım var: kemalizm, laiklik ve bağımsızlığı her şeyin üzerine koyan bir küçük burjuva radikalizmi, dolayısıyla soldur; Atatürkçülük, devlet fetişizmini islamcılıkla konsolide eden resmi, protofaşist bir devlet ideolojisidir. Bu yüzden ilki muhalif, ikincisi faşizmin koltuk değneğidir.

“O olmasaydı,” şeklinde boş sloganlarla başlayan yazılar yerine bunları yazmak gerek. “Bunlar zaten yazılıyor” bahanesine sığınmak yerine “o olmasaydı” şeklinde boş sloganları kullanmamak gerek.

(11 Kasım 2018)

--

--