Gene Şeyh Said

H. Karagülleci
2 min readAug 2, 2020

Rusça bazı kaynaklarda (sanırım günümüzde en önemlilerinden biri, Sovyet tarih yazımı geleneğine bağlı olan Şlıkov’dur), Şeyh Said ayaklanmasının, ayaklanma liderleri idam edilmiş olmasına rağmen 1930’un başına kadar devam ettiği ileri sürülür.

Ben, bunun tutarlı bir açıklama olduğunu düşünüyorum. Bu durumda sadece yeni devletin değil, Türk milliyetçiliğinin de şeklini şemalini önemli ölçüde Kürt isyanları ve milliyetçiliği tayin etmiştir.

Bu tayin ediş içinde cumhuriyetin kurucu kadroları arasındaki ideolojik kaymalar ilginçtir. Mesela Poulton, “İnönü ve Çakmak’ın Mustafa Kemal’den bile Türkçü olduğunu” söyler. Bana öyle geliyor ki, batı ve Balkan kökenli kadrolar ile Anadolu kökenliler arasında devletin ve Türklüğün biçimine dair bir gerilim, en azından farklı eğilimler ortaya çıkmıştır.

Bu coğrafi bölümlendirmenin fazlasıyla müphem olduğunun farkındayım. Ancak batı ve Balkan kökenli kadroların farklı milliyetler ve kültürlerle birlikte yaşama alışkanlığından kaynaklanan bir kültürel fark olduğu da açık.

Her halükârda, 1930’larda kurucu kadroların bir kısmında kültüre yaslanan bir milliyetçilik ağır basarken, giderek hâkim hale gelen diğer bir kısmında ırka dayanan milliyetçilik belirir. İlkinin başlıca temsilcisi (liberaller tarafından yerden yere vurulan) Mahmut Esat’tır.

“Ortak kültür”den söz edildiğinde, çoğu zaman, bundan din anlaşılıyor. Oysa Mahmut Esat için ortak kültür, laiklik ve halkçılıktır. (Halkçılığın antikomünist bir uhde olmaktan çıkıp bugün bildiğimiz anlamda sol popülizme yaklaştığını da en çok Mahmut Esat’ta görürüz.)

Mahmut Esat elbette şovendir, kemalizmin Kürt milliyetçiliğiyle karşılaştığı her defasında şoven olduğu gibi. Nitekim, Ağrı ayaklanması sırasında “Türk olmayanlara uşaklıktan başkasını” yakıştırmaz. Bununla birlikte iktisadi olarak (“devlet sosyalizmi”ni savunur) tam bir lasalcıdır; cumhuriyet ise onun gözünde yeni bir Türk milleti yaratma projesidir. “Türk milliyetçiliğinde devlet anlayışının ancak laik bir halk cumhuriyeti şeklinde ifade edilebileceğini” söyler.

Başka bir deyişle, İsviçre’de öğrenciyken Osmanlı sefirinin saraya “ihtilalci” diye ihbar ettiği Mahmut Esat, Fransız ihtilalinin devrimci milet tasavvurunu yerleştirmeye çalışmaktadır.

Onun tam karşısında ise, “Biz Türk’üz, türkçüyüz ve ebediyen türkçü kalacağız,” diyen Saracoğlu bulunur.

Kürt ayaklanmaları sırasında ve karşısında derin bir şovenizm ilk akımı ikinci akıma yaklaştırır. Ancak gene de arada nitel bir fark vardır.

Bu nitel farkı unutmamak gerek.

Neden? Çünkü kemalizm çeşitli renkleriyle tarihte kalmış bir akım değil, hâlâ diri ve akışkan, solu-sağı olan bir düşünce.

(5 Temmuz 2019)

--

--